nasrettin , nasrettin hocanın fıkraları , nasrettin hocanın hayatı , kısa hayatı , ingilizce nasrettin hoca
3.12.2009
Nasrettin Hocanın Kısa Hayatı
Nasrettin Hoca Sivrihisar'ın Hortu yöresinde doğdu, Akşehir'de öldü. Babası Hortu köyü imamı Abdullah Efendi, annesi aynı köyden Sıdıka Hatun'dur. Önce Sivrihisar'da medrese öğrenimi gördü. Babasının ölümü üzerine Hortu'ya dönerek köy imamı oldu. 1237'de Akşehir'e yerleşerek, Seyyid Mahmud Hayrani ve Seyyid Hacı İbrahim'in derslerini dinledi.
İslam diniyle ilgili çalışmalarını sürdürdü. Bir söylentiye göre medresede ders okuttu, kadılık görevinde bulundu. Bu görevlerinden dolayı kendisine Nasuriddin Hâce adı verilmiş, sonradan bu ad Nasreddin Hoca biçimini almıştır. Nasrettin Hocanın Hayatı

2.12.2009
Nasrettin Hocanın Hayatı
Nasreddin Hoca 1208 senesinde Sivrihisar’da doğdu. Babası , doğduğu köy olan hortu köyünün imamıydı. Babasının adı Abdullah Efendiydi. İlk öğrenimini Sivrihisar Medresesinde gördü ve babasının vefatı üzerine hortu köyüne dönerek babasının mesleği olan imamlığa başladı. Medreselerde dini dersler okuttuktan sonra , kadılık yapmaya başladı. Hayatı ile ilgili çok detaylı bilgiler bulunmayan Nasreddin Hoca 1284 yılında Akşehirde vefat etti.
Nasreddin Hoca yazılı metin bırakmayışına karşın fıkraları yüzyıllardır dilden dile dolaşmış, halkın gönlünde unutulmaz izler bırakmış bir söz ustasıdır. Bizleri güldürürken eğiten, eğitirken acı acı güldüren, taa derinden düşündüren, zaman zaman iğneleyen, bazen de anlatılan fıkralarıyla sarsıcı fikirler akla getiren, görmüş geçirmiş sevimli bir Anadolu insanıdır O. Alçak gönüllüğü, hoşgörüsü, eleştiri ve öz eleştiri anlayışı ile bizlere akılda kalıcı dersler veren ölümsüz bir bilgedir.
3.07.2009
Nasreddin Hoca Fıkraları
- Tamam demiş. İddiayı ben kazandım.
- Ne oldu ne yaptın demişler Hoca'nın arkadaşları.
- Bekledim işte sabaha kadar demiş Hoca.
- Hayır demişler. Sen uzaktaki bir mum ışığı ile ısınmışsın. İddiayı kaybettin! Ziyafetimizi hazırla. Hoca çaresiz kabul etmiş. Ziyafet vakti kocaman bir kazanın altına minicik bir mum koymuş. Güya yemek pişirecek.
- Ne yapıyorsun? demişler. Kıs, kıs gülerek cevap vermiş :
- Bu mum sıcağıyla size yemek pişireceğim arkadaşlar. Uzaktaki bir mum ışığıyla ben nasıl ısındıysam, bu kazandaki yemek de öyle pişecek!...
2.07.2009
Yeni Nasrettin Hoca Kadir ÇÖPDEMİR

Bu yıl 50. si düzenlenecek olan Uluslararası Akşehir Nasrettin Hoca Şenliği'nde Nasreddin Hoca'yı kılığına girecek ünlü isim belli oldu. TV yapımcısı, programcı ve oyuncu Kadir Çöpdemir bu yılki şenlikte yine temsili Nasreddin Hoca görevini üstlenecek.
Kadir ÇÖPDEMİR = Nasrettin Hoca
1.07.2009
Nasrettin Hoca Şenliği Afişi

Bu yıl 50.'si düzenlenecek olan Nasreddin Hoca Şenliklerinde kullanılacak afiş belirlendi.
Ünlü Türk Karikatürist Gökçen Eke nin yaptığı afişde Nasreddin Hoca nın kavuğunun içinde balıklar bulunan göl teması bulunuyor. Nasreddin Hoca Şenlikleri'ne az bir zaman kala şenlikle ilgili çalışmalar son sürat devam ederken, bu yılki şenliklerin afişi'de vatandaşlara tanıtıldı.
19.06.2008
Nasreddin Hoca'nın Hayatı (yeni)
Nasreddin Hoca'nın Hayatı
Nasreddin Hoca (1208-1284) yılları arasında yaşamış türk halk bilgesidir. Halk arasında, düşündürücülük, duygu ve incelik içeren, gülmece (fıkra) türünün önde gelenlerindendir.
Nasreddin Hoca Sivrihisar'ın Hortu yöresinde doğmuştur ve Akşehir'de öldü. Babası Hortu köyü imamı Abdullah Efendi'dir. Annesi ise yine aynı köyde yaşayan Sıdıka Hatun'dur. Nasreddin Hoca ilk olarak Sivrihisar'da medrese öğrenimi görmüştür, babasıAbdullah Efendi'nin ölümü üzerine köyüne geri dönerek köy imamlığı yaptı. 1237'de Akşehir'e yerleşerek, Seyyid Mahmud Hayrani ve Seyyid Hacı İbrahim'in derslerinde bulundu, hayatı boyunca İslam diniyle ilgili çalışmalarını ara vermeden sürdürdü. Bir söylentiye göre bir müddet medresede ders okuttu, kadılık görevinde bulundu. Bu görevlerinden dolayı kendisine Nasuriddin Hâce adı verilmiş, sonradan bu ad Nasreddin Hoca biçimini almıştır. Onun yaşamıyla ilgili bilgiler, halkın kendisine olan aşırı sevgisi yüzünden, söylentilerle karışmış, yer yer olağanüstü nitelikler kazanmıştır. Bu söylentiler arasında, onun Selçuklu sultanlarıyla (Timur vs.) tanıştığı, Mevlânâ Celâleddin ile ilişkilerde bulunduğu, kendisinden en az yetmiş yıl sonra yaşayan Timur'la konuştuğu, birkaç yerde birden göründüğü bile vardır.
Nasreddin Hoca'nın değeri, yaşadığı olaylarla değil, gerek kendisinin, gerek insanların onun ağzından söylediği (fıkra) gülmecelerdeki anlam, yergi ve alay öğelerinin inceliğiyle ölçülür. Onun olduğu ileri sürülen gülmecelerin incelenmesinden, bunlarda geçen sözcüklerin açıklanışından anlaşıldığına göre o, belli bir dönemin değil Anadolu halkının yaşama biçimini, güldürü öğesini, alay ve eğlenme türünü, övgü ve yergi becerisini dile getirmiştir. Onunla ilgili gülmeceleri oluşturan öğelerin odağı sevgi, yergi, övgü, alaya alma. Gülünç duruma düşürme, kendi kendiyle çelişkiye sürükleme, Şeriat'ın katılıkları karşısında çok ince ve iğneli bir söyleyişle yumuşaklığı yeğlemedir. O, bunları söylerken bilgin, bilgisiz, açıkgöz, uysal, vurdumduymaz, utangaç, atak, şaşkın, kurnaz, korkak, atılgan gibi çelişik niteliklere bürünür. Özellikle karşısındakinin durumuyla çelişki içinde bulunma, gülmecelerinin egemen öğesidir. Bu öğeler Anadolu insanının, belli olaylar karşısındaki tutumun yansıtan, düşünce ürünlerini oluşturur. Nasreddin Hoca, halkın duygularını yansıtan, bir gülmece odağı olarak ortaya çıkarılır. Söyletilen kişi, söyletenin ağzını kullanır, böylece halk Nasreddin Hoca'nın diliyle kendi sesini duyurur.
Nasreddin Hoca, bütün gülmecelerinde, soyut bir varlık olarak değil, yaşanmış, yaşanan bir olayla, bir olguyla bağlantılı bir biçimde ortaya çıkar. Olay karşısında duyulan tepkiyi ya da onayı gülmece türlerinden biriyle dile getirir. Tanık olduğu olaylar, genellikle, halk arasında geçer. Hoca soyluların, yüksek saray çevresinde bulunanların aralarına ya çok seyrek girer ya da hiç girmez. Sözgelişi onun tanıştığı söylenen Selçuklu sultanlarıyla ilgili gülmecesi yoktur. Timur'la ilgili "hamam, Timur ve peştemal" gülmecesi de, Timur'dan çok önce yaşadığı için, sonradan üretilmiştir. Halk beğenisi Hoca'yı Timur gibi çevresine korku salan bir imparatorun karşısına hamamda çıkarak, "kızım sana söylüyorum, gelinim sen işit" türünden bir yergi yaratmıştır. Burada yerilen, dolaylı olarak, kendi toplumun, halkın üstünde gören saray insanlarıdır.
Nasreddin Hoca gülmecelerinde dile gelen, onun kişiliğinde, halkın duygularını yansıtan başka bir özellik de eşeğin yeridir. Hoca eşeğinden ayrı düşünülemez, onun taşıtı, bineği olan eşek gerçekte bir yergi ve alay öğesidir. Anadolu insanının yarattığı gülmece ürünlerinde atın yeri yoktur denilebilir. Eşek, acıya, sıkıntıya, dayağa, açlığa katlanışın en yaygın simgesidir. Soyluların, sarayların çevresinde üretilmiş gülmecelerde eşek bulunmaz, oysa at geniş bir yer tutar. Bu konuda, başka bir çelişki sergilenir, gülmecede güldürücü öğe ile yerici öğe yanyana getirilir. Bunun örneği de kendisinden eşeği isteyen köylüye, "eşek evde yok" deyince ahırda onun anırmasını duyan köylünün "işte eşek ahırda" diye diretmesi karşısında, Hocanın "eşeğin sözüne mi inanacaksın benimkine mi" demesidir.
Onun gülmecelerinde, kaba sofuların "ahret" le ilgili inançları da önemli bir yer tutar. "Fincancı Katırları", "Ben Sağlığımda Hep Burdan Geçerdim" başlıklı gülmeceler katı bir inanç karşısındaki duyguyu açığa vurur. Toplumda neye önem verildiğini anlatan "Ye Kürküm Ye" gülmecesi, Hoca'nın dilinde, halkın tepkisini gösterir.
Nasreddin Hoca'nın etkisi bütün toplum kesimlerine yayılmış, "İncili Çavuş", "Bekri Mustafa", "Bektaşi" gibi çok değişik yörelerin duygularını yansıtan gülmece türlerinin doğmasına olanak sağlamıştır. Bunlardan ilk ikisi saray çevresinin oldukça kaba beğenisini, üçüncüsü de gene halkın Şeriat'ın katılığına karşı duyduğu tepkiyi dile getirir.