Pages

25.06.2008

Buyrun Cenaze Namazına - Nasrettin Hoca

Buyrun Cenaze Namazına - Nasrettin Hoca


Nasreddin Hoca bir gün Timur'la askerlerine verip veriştiriyormuş. Dinleyenlerin arasından derviş kılıklı biri öne çıkıp:
-Hoca efendi, biraz ileri gitmedin mi? O adam senin anlattığın kadar zalim değildir, demiş.

O zaman kuşkulanıp sormuş Hoca:

-Erenler nerelisiniz ?
-Maveraünnehirliyim.
-Ya mübarek adınız ?
-Timur !

Bunu duyan Hoca'da şafak atmış. Çevresindekilere dönerek:
-Ey cemaati müslimin, demiş. Er kişi niyetine, buyrun Nasrettin'in cenaze namazına...

20.06.2008

Fıkra - Vade

Fıkra - Vade


Bir dostu, Nasrettin Hoca'dan biraz borç para istemiş.

Hoca'nın işine gelmemiş tabi bu durum.

-Bak dostum, demiş. Hiç param olmadığı için nakit veremem. Ama istediğin vakitse, dilediğin kadar verebilirim.

19.06.2008

Nasreddin Hoca'nın Hayatı (yeni)

Nasreddin Hoca'nın Hayatı

Nasreddin Hoca (1208-1284) yılları arasında yaşamış türk halk bilgesidir. Halk arasında, düşündürücülük, duygu ve incelik içeren, gülmece (fıkra) türünün önde gelenlerindendir.

Nasreddin Hoca Sivrihisar'ın Hortu yöresinde doğmuştur ve Akşehir'de öldü. Babası Hortu köyü imamı Abdullah Efendi'dir. Annesi ise yine aynı köyde yaşayan Sıdıka Hatun'dur. Nasreddin Hoca ilk olarak Sivrihisar'da medrese öğrenimi görmüştür, babasıAbdullah Efendi'nin ölümü üzerine köyüne geri dönerek köy imamlığı yaptı. 1237'de Akşehir'e yerleşerek, Seyyid Mahmud Hayrani ve Seyyid Hacı İbrahim'in derslerinde bulundu, hayatı boyunca İslam diniyle ilgili çalışmalarını ara vermeden sürdürdü. Bir söylentiye göre bir müddet medresede ders okuttu, kadılık görevinde bulundu. Bu görevlerinden dolayı kendisine Nasuriddin Hâce adı verilmiş, sonradan bu ad Nasreddin Hoca biçimini almıştır. Onun yaşamıyla ilgili bilgiler, halkın kendisine olan aşırı sevgisi yüzünden, söylentilerle karışmış, yer yer olağanüstü nitelikler kazanmıştır. Bu söylentiler arasında, onun Selçuklu sultanlarıyla (Timur vs.) tanıştığı, Mevlânâ Celâleddin ile ilişkilerde bulunduğu, kendisinden en az yetmiş yıl sonra yaşayan Timur'la konuştuğu, birkaç yerde birden göründüğü bile vardır.

Nasreddin Hoca'nın değeri, yaşadığı olaylarla değil, gerek kendisinin, gerek insanların onun ağzından söylediği (fıkra) gülmecelerdeki anlam, yergi ve alay öğelerinin inceliğiyle ölçülür. Onun olduğu ileri sürülen gülmecelerin incelenmesinden, bunlarda geçen sözcüklerin açıklanışından anlaşıldığına göre o, belli bir dönemin değil Anadolu halkının yaşama biçimini, güldürü öğesini, alay ve eğlenme türünü, övgü ve yergi becerisini dile getirmiştir. Onunla ilgili gülmeceleri oluşturan öğelerin odağı sevgi, yergi, övgü, alaya alma. Gülünç duruma düşürme, kendi kendiyle çelişkiye sürükleme, Şeriat'ın katılıkları karşısında çok ince ve iğneli bir söyleyişle yumuşaklığı yeğlemedir. O, bunları söylerken bilgin, bilgisiz, açıkgöz, uysal, vurdumduymaz, utangaç, atak, şaşkın, kurnaz, korkak, atılgan gibi çelişik niteliklere bürünür. Özellikle karşısındakinin durumuyla çelişki içinde bulunma, gülmecelerinin egemen öğesidir. Bu öğeler Anadolu insanının, belli olaylar karşısındaki tutumun yansıtan, düşünce ürünlerini oluşturur. Nasreddin Hoca, halkın duygularını yansıtan, bir gülmece odağı olarak ortaya çıkarılır. Söyletilen kişi, söyletenin ağzını kullanır, böylece halk Nasreddin Hoca'nın diliyle kendi sesini duyurur.

Nasreddin Hoca, bütün gülmecelerinde, soyut bir varlık olarak değil, yaşanmış, yaşanan bir olayla, bir olguyla bağlantılı bir biçimde ortaya çıkar. Olay karşısında duyulan tepkiyi ya da onayı gülmece türlerinden biriyle dile getirir. Tanık olduğu olaylar, genellikle, halk arasında geçer. Hoca soyluların, yüksek saray çevresinde bulunanların aralarına ya çok seyrek girer ya da hiç girmez. Sözgelişi onun tanıştığı söylenen Selçuklu sultanlarıyla ilgili gülmecesi yoktur. Timur'la ilgili "hamam, Timur ve peştemal" gülmecesi de, Timur'dan çok önce yaşadığı için, sonradan üretilmiştir. Halk beğenisi Hoca'yı Timur gibi çevresine korku salan bir imparatorun karşısına hamamda çıkarak, "kızım sana söylüyorum, gelinim sen işit" türünden bir yergi yaratmıştır. Burada yerilen, dolaylı olarak, kendi toplumun, halkın üstünde gören saray insanlarıdır.

Nasreddin Hoca gülmecelerinde dile gelen, onun kişiliğinde, halkın duygularını yansıtan başka bir özellik de eşeğin yeridir. Hoca eşeğinden ayrı düşünülemez, onun taşıtı, bineği olan eşek gerçekte bir yergi ve alay öğesidir. Anadolu insanının yarattığı gülmece ürünlerinde atın yeri yoktur denilebilir. Eşek, acıya, sıkıntıya, dayağa, açlığa katlanışın en yaygın simgesidir. Soyluların, sarayların çevresinde üretilmiş gülmecelerde eşek bulunmaz, oysa at geniş bir yer tutar. Bu konuda, başka bir çelişki sergilenir, gülmecede güldürücü öğe ile yerici öğe yanyana getirilir. Bunun örneği de kendisinden eşeği isteyen köylüye, "eşek evde yok" deyince ahırda onun anırmasını duyan köylünün "işte eşek ahırda" diye diretmesi karşısında, Hocanın "eşeğin sözüne mi inanacaksın benimkine mi" demesidir.

Onun gülmecelerinde, kaba sofuların "ahret" le ilgili inançları da önemli bir yer tutar. "Fincancı Katırları", "Ben Sağlığımda Hep Burdan Geçerdim" başlıklı gülmeceler katı bir inanç karşısındaki duyguyu açığa vurur. Toplumda neye önem verildiğini anlatan "Ye Kürküm Ye" gülmecesi, Hoca'nın dilinde, halkın tepkisini gösterir.

Nasreddin Hoca'nın etkisi bütün toplum kesimlerine yayılmış, "İncili Çavuş", "Bekri Mustafa", "Bektaşi" gibi çok değişik yörelerin duygularını yansıtan gülmece türlerinin doğmasına olanak sağlamıştır. Bunlardan ilk ikisi saray çevresinin oldukça kaba beğenisini, üçüncüsü de gene halkın Şeriat'ın katılığına karşı duyduğu tepkiyi dile getirir.

17.06.2008

Nasrettin Hoca - Ver Şu Elini

Nasrettin Hoca - Ver Şu Elini

Birkaç arkadaşı ile birlikte Akşehir'deki bir gezinti yerine giden Hoca yemek yedikten sonra, orada bulunan akarsuyun havuzundan ellerini lıkarken birden ayağı kaymış ve havuza düşmüş.

Havuz derinmiş. Nasreddin Hoca, neredeyse boğulacakmış. Onu kurtarmak isteyenlerden biri elini uzatarak, ''Al şu elimi de tutun çıkarayım seni'' diye bağırmış.

Ama Nasrettin Hoca elini bir türlü uzatmıyor ve havuzun içinde çırpınarak kendi çabasıyla kenara yaklaşmaya çalışıyormuş.

Havuzun çevresindeki gençlerden uyanık olan biri ''Ver şu elini'' diye bağırmış. Nasrettin Hoca, gencin uzattığı eli tutmuş ve havuzdan çıkmış.

Gençler, '' Aman Hoca, neredeyse boğulacaktınız. Neden, 'Al şu elimi' deyince tutmadınız da 'ver şu elini' deyince tutundunuz ? '' demiş. Hoca'nın yanıtı:

'' Arkadaşlar, sakın kınamayın. Ben almaya değil vermeye alışmışım.''

14.06.2008

Nasreddin Hoca - İnatçı Eşek

Nasreddin Hoca - İnatçı Eşek

Eşeğinin inatçılığından usana Nasrettin Hoca, canından bezdiği bir gün hanımını yanına çağırıp:

-Bundan böyle bu eşeğe ne yem vereceksin, ne de su demiş. Açlıktan gebersin gitsin de anlasın dünyanın kaç bucak olduğunu !

Ahırdan çıkar çıkmaz hanımı "Aman Hoca, elimizde bir eşek var, o da ölürse ne yaparız biz" demiş

Hoca:

-Gözü korksun da inatçılk etmesin diye öyle söyledim ben. Sen gene yemini suyunu ver, ben bilmemiş olayım...

13.06.2008

Nasrettin Hoca - Tahmin Ediyorum

Nasrettin Hoca - Tahmin Ediyorum

Kendi haline bakmadan Hoca'yla uğraşmaya kalkışanlar hiç de az değildi. Bunlardan biri Hoca ile alay etmek ister:

-Hocam, biliyormusunuz benim eşek kadılık yapmaya başladı, der.

Hoca kendisiyle alay etmek isteyenlere dersini vermekte gecikmez. İstifini bozmadan cevap verir.

-Biliyorum, ben vaaz ederken bir sana bakıyorum bir eşeğe, eşeğin kulaklarını dikmiş beni dinliyordu, hemde senden daha iyi...

11.06.2008

Nasrettin Hoca - Deli Fıkrası

Nasrettin Hoca - Deli Fıkrası

Nasrettin Hoca bir gün, komşu köye gitmiş. Köyün meydanında oturan yaşıtlarının yanına selam verip oturmuş. Komşu köydeki ihtiyarlar Hoca'yı alaya almak icin, köyün delisini göstererek:

-Nasrettin Hoca, bu yeni Vezirimiz... Köyümüzü ziyarete gelmiş, diyerek hafiften alay etmek istemişler.

Hoca bu tabi ki, altında kalırmı.

-Evet biliyorum, sizin köye gelmeden önce bizim köye uğradı... Bu civarda delinin bol olduğu köy varmı diye sormuştu...

9.06.2008

Fıkra - Bırak Temizlensin

Fıkra - Bırak Temizlensin

Nasreddin Hoca'nın karısı bir gün göl'e çamaşır yıkamaya gitmiş. Nasreddin Hoca da onunla birlikte gitmiş.
Karısı çamaşırları yığıp işe başlayacağı sırada kara bir kedi gelip sabunu kapmış ve kaçmış. Karısı, "Yetiş Hoca Efendi, sabunu kedi kaptı" diye feryadı basmış. Hoca yapacak bir şey olmadığını anlamış ve sakin bir edayla;

"Telaşlanma karıcığım, baksana kedinin üstü başı kapkara, o bizden kirli, varsın temizlensin" demiş.

7.06.2008

Nasreddin Hoca - Deli

Nasreddin Hoca - Deli

Nasreddin Hoca gölün kenarında oturan delinin yanına yaklaşmış.
Bakmış ki deli, göle şeker atıyor, sonra da eliyle gölden su içiyor ve tükürüyormuş.

Hoca merak etmiş sormuş:

-Hayırdır evladım ne yapıyorsun ?
Deli:
-Göle şeker attım ama hala tatlı değil...
Nasrettin Hoca:
-Evladım senini aklın çalışmıyormu, karıştırmazsan şeker erimez ki...